- Katılım
- 10 Ocak 2020
- Mesajlar
- 5,970
- Tepkime puanı
- 7,475
- Puanları
- 113
- Konum
- İstanbul
- Cinsiyetiniz
- Bayan
- Yaş
- 32
- Burc
- Yengeç
- Memleket
- 24 Erzincan
- Nerden:
- 34 İstanbul
- İlgi Alanı:
- Tasavvuf
İlahi hitap ve daveti görmezlikten gelirse? Uyulmasını emrettiği metoda yüz çevirirse? Nefsi isteklerin, hayvani içgüdülerin peşi sıra giderse? İlahi şeriata ve kanuna uymazsa, Allah ( CC) ondan bu meziyeti insana olan sevgisini alır, zıddıyla muamele eder. Ve şu ayete müstahak, konu olur: Sonra onu, esfelisafiline (en sefil hale, nefsinin karanlıklarına) iade ettik (çevirdik).TÎN-5 Her kim de benim zikrimden (Kur'an'dan) yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşr ederiz. Tâ-Hâ Suresi 124. Ayet. Fakat sevgi (muhabbet) nedir ve Allah'tan insana yönelen tarif olarak sevgiyi şöyle tanımlayabiliriz
Kişinin bir nesne veya obje ile alakasıdır, bir şeyle ilgisidir\Ona yakınlık onu avutur, rahatlatır, haz ve sevinç verir, ondan uzaklık ise ona acı, elem ve eziyet verir.
Allah'ın insana olan muhabbetinden gaye denilince şunu göz önünde bulundurmak lazım:
Şüphe yok ki Cenab-ı Allah'ın hakkında haz ve elem caiz değildir çünkü o müstağnidir, hiçbir şeye ihtiyacı yoktur( CC ) bundan münezzehtir.
Lakin tenzih ettiğimiz bu konu , Allah'ın insana olan sevgisini mecazi bir manada anlamlandırmamızı gerektirmez.. İlahi sevgiyi onun rızası, insana verdiği nimetler, hayırlar, sevaplar, onu zorluklardan koruma gibi manalara (Beyan, Belagat ilminde geçtiği gibi mürsel mecaz olarak te'vile I.S.)hamletmemizi gerektirmez. Bu konuda Selef-ı Salih?inin ilahi sıfatlarla ilgili ayetleri tefsir ederken uyguladığı metodu takip etmemiz, en doğrusudur. Onlar, sıfatları, bir keyfiyete, teşbihe benzetmeye gitmeden hakiki manalarıyla tanımlamışlar ve deriz ki madem Allah (CC )Kuran-ı Kerim'de, Kitabı'nda kullarına olan sevgisini (Ki Allah da sizleri sevsin ve suçlarınızı bağışlasın,- Ali İmran 31-
Allah onun yerine öyle bir kavim getirecek ki, Allah onları sever; onlar da Allah'ı severler, maide 54) gibi ayetlerle buna yer vermiştir. Bizim üzerimize düşen de bu sevgiyi tevil etmeden hakiki manasıyla anlamamızdır, bu ilahi sevginin keyfiyetine, teşbihine, gitmeden.
Rıza ve hoşnutluk
Çünkü Allah kullarından razı olmaya da, onları sevdiğine de kitabında yer vermiştir?
Bunlar bağlantılı da olsa ayrı ayrı şeylerdir? Sevgiyi rıza ve hoşnutluk ile tevil etmemek gerek.
Madem ikisi de Kur'an'da geçiyor, o zaman ikisinin de kendine özgü farklı anlamları vardır ve eşanlamlı kelimeler değiller.
İlahi Kitabı her türlü eksiklikten tenzih ederiz şuna çok hayret ediyorum:
Kur'an'da açıkça Allah'ın insanı sevdiği konusu geçer, bu muhabbete değinilir ve bu insanın dışında, kimsenin ulaşamadığı bir ulvi mertebedir. Tekellüf ve tasannu ile birileri bu büyük meziyeti tevillerle, yorumlarla insandan almak ister ve muhabetullahı rıza ile tevil eder.
Veya Allahlın insana vadettiği ecir ve mükâfatla yorumlar. Her akıllı olan şunu bilir ki razı olmak ve sevmek, muhabbet farklı şeylerdir. Buna binaen Allah (CC.) Salih kullarını ikisiyle vasıflandırıp methetmiştir. Rabbini bilen, yaratıcısını bilen her arif kişi için, Rabbinin sevgisini de içinde taşımayan bir ecir ve mükâfatlandırma önemsizdir, anlam ifade etmez.
Rabbini tanıyan kişi, ilahi muhabbet ve sevgiye mazhar olduğunu bilirse, cennetteki tüm lezzetleri de kaybetse ona zor gelmez, kolay gelir?
Hiç bir şey ilahi muhabbetin yerini tutamaz...
Kişinin bir nesne veya obje ile alakasıdır, bir şeyle ilgisidir\Ona yakınlık onu avutur, rahatlatır, haz ve sevinç verir, ondan uzaklık ise ona acı, elem ve eziyet verir.
Allah'ın insana olan muhabbetinden gaye denilince şunu göz önünde bulundurmak lazım:
Şüphe yok ki Cenab-ı Allah'ın hakkında haz ve elem caiz değildir çünkü o müstağnidir, hiçbir şeye ihtiyacı yoktur( CC ) bundan münezzehtir.
Lakin tenzih ettiğimiz bu konu , Allah'ın insana olan sevgisini mecazi bir manada anlamlandırmamızı gerektirmez.. İlahi sevgiyi onun rızası, insana verdiği nimetler, hayırlar, sevaplar, onu zorluklardan koruma gibi manalara (Beyan, Belagat ilminde geçtiği gibi mürsel mecaz olarak te'vile I.S.)hamletmemizi gerektirmez. Bu konuda Selef-ı Salih?inin ilahi sıfatlarla ilgili ayetleri tefsir ederken uyguladığı metodu takip etmemiz, en doğrusudur. Onlar, sıfatları, bir keyfiyete, teşbihe benzetmeye gitmeden hakiki manalarıyla tanımlamışlar ve deriz ki madem Allah (CC )Kuran-ı Kerim'de, Kitabı'nda kullarına olan sevgisini (Ki Allah da sizleri sevsin ve suçlarınızı bağışlasın,- Ali İmran 31-
Allah onun yerine öyle bir kavim getirecek ki, Allah onları sever; onlar da Allah'ı severler, maide 54) gibi ayetlerle buna yer vermiştir. Bizim üzerimize düşen de bu sevgiyi tevil etmeden hakiki manasıyla anlamamızdır, bu ilahi sevginin keyfiyetine, teşbihine, gitmeden.
Rıza ve hoşnutluk
Çünkü Allah kullarından razı olmaya da, onları sevdiğine de kitabında yer vermiştir?
Bunlar bağlantılı da olsa ayrı ayrı şeylerdir? Sevgiyi rıza ve hoşnutluk ile tevil etmemek gerek.
Madem ikisi de Kur'an'da geçiyor, o zaman ikisinin de kendine özgü farklı anlamları vardır ve eşanlamlı kelimeler değiller.
İlahi Kitabı her türlü eksiklikten tenzih ederiz şuna çok hayret ediyorum:
Kur'an'da açıkça Allah'ın insanı sevdiği konusu geçer, bu muhabbete değinilir ve bu insanın dışında, kimsenin ulaşamadığı bir ulvi mertebedir. Tekellüf ve tasannu ile birileri bu büyük meziyeti tevillerle, yorumlarla insandan almak ister ve muhabetullahı rıza ile tevil eder.
Veya Allahlın insana vadettiği ecir ve mükâfatla yorumlar. Her akıllı olan şunu bilir ki razı olmak ve sevmek, muhabbet farklı şeylerdir. Buna binaen Allah (CC.) Salih kullarını ikisiyle vasıflandırıp methetmiştir. Rabbini bilen, yaratıcısını bilen her arif kişi için, Rabbinin sevgisini de içinde taşımayan bir ecir ve mükâfatlandırma önemsizdir, anlam ifade etmez.
Rabbini tanıyan kişi, ilahi muhabbet ve sevgiye mazhar olduğunu bilirse, cennetteki tüm lezzetleri de kaybetse ona zor gelmez, kolay gelir?
Hiç bir şey ilahi muhabbetin yerini tutamaz...